ANKARA ECZACI ODASI GENÇLİK KOMİSYONU


İnsanı farklı kılan şey ne varlık ya da yokluk, ne fazlalık ya da noksanlık, ne de birtakım maddi şeylerdir. Lakin çoğu insana göre insanı farklı kılan şey toplum içinde nasıl konumlandırıldığı nasıl var olduğudur. Oysaki insan bu gayelerle dünyaya gelmemiştir. İnsanın yegane gayesi toplum içinde yer edinmek, bir konuma gelmek, kalıplar içine girmek ve bu kendi koyduğu kalıplar içinde sıkışıp kalmak mıdır?Bunlar insan yaşamının nedenleri olabilir mi? Maalesef insan kendi yaptığı aldatmaca aynalara bakıp bir süre sonra gerçek görünüşünün bu olduğu düşüncesiyle aldanmakta, gerçekliğini kaybedip bu oyuna kendini kaptırmaktadır.

Fakat hayat bu kendi kurduğun oyunda en üst seviyeye gelmek değildir elbette.İnsan programlandırılmış bir yapay zeka ürünü değildir, olmamalıdır; düşünceleri, hisleri vardır. Sevmeye sevilmeye ihtiyaç duyar mesela bu uğurda birçok şeyini feda edebilir, hatalar yapar. Bu hataları kötü şeyler olarak görür. Fakat yapılan hatalar, doğruların kalemidir, doğruların etrafına daireler çizer. İnsan acı çeker böylece gerçek sevinçlerin kıymetini anlar. Her türlü insani duygunun birer kıymeti ve anlamı vardır. Zaten yaşamı yaşanmaya değer kılan şeyler bunlar değil midir? Olay açık pencereden kuş sesi duymak değildir, kuşun sesine kulak vermek evrendeki bir sürü ses arasından o sesin yüreğimize verdiği serinliğin farkında olmaktır.

Şunu söyleyebilirim ki; insan konumundan ziyade duygularıyla var olur. İnsanı hayata bağlayan yegane şey budur. O yüzden bu dünya aldatmacasında kendimizi bir yerlere taşımak için daimi olarak gözlerimizin kepenklerini kapatmamalı, kulağımızı tıkamamalıyız. Hislerimizin kıymetini bilmeli , hayat suyunu doyasıya içmeliyiz. Unutmayın; hayat, hissettiğimiz sürece yaşanmaya değer!

Yazan: Şahide Atasoy Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi-Öğrenci