ANKARA ECZACI ODASI GENÇLİK KOMİSYONU


‘’Eczacılık mesleği sadece eczane açmaktan ibaret değildir’’ sözünü eczacılık fakültelerinde okuyan her arkadaşımız muhakkak duymuştur. Ülkemizde ya da gelişmekte olan diğer ülkelerde  olduğu gibi yalnızca olması gereken doğru fikri öne sürüyoruz. Sorunu düzeltmek hususunda gerekli çalışmalarda bulunmayıp kendiliğinden olayların düzelmesini bekliyoruz.

Günümüzde eczacılık fakültelerinin sayısının ve kontenjanlarının artması büyük bir istihdam sorununu başlatmıştır. Buna rağmen hala eğitim sistemi tam olarak oturtulmamış, yeterli laboratuvar koşulları ve akademisyen kadrosu sağlanmamış eczacılık fakülteleri hızla açılmaya devam etmektedir. Bu durum eğitim sistemi gelişmiş eczacılık fakültelerine göre eşit ‘’nitelikte’’ olmayan fakat eşit haklara sahip mezun sayısının artmasına neden olmaktadır. Çarpık bir eğitim düzeni sonucu mezun sayısının artması da kaçınılmaz bir şekilde eczane açma sorunu doğurmuştur. Çünkü bilindiği üzere artık eczane açabilmek için 2013 yılından itibaren eczacılık fakültelerine giren öğrencilere nüfus kriteri uygulanmaktadır. 

Bu sorunu da bir kenara bırakırsak, eczane eczacılığı alanında istihdam sağlayamayan biz öğrenciler diğer alanlara ne kadar teşvik ediliyoruz?

Eczacılar ilacın hazırlanmasından hastaya sunulmasına kadar geçen süreçte her alanda rol alabilen ve insanlık  var olduğu sürece her zaman var olacak meslek mensuplarındandır. Yine de eczacının var olduğu alanları başlıklar halinde inceleyecek olursak eczane eczacılığı dışında eczacılık mesleği; ilaç firmaları, akademisyenlik, devlet kurumları, hastane eczacılığı ve yeni alanlardan klinik eczacılık – fitoterapi gibi birçok alanı kapsamaktadır. Buna rağmen okul stajlarının büyük bir kısmını sadece eczane stajı olarak yapma zorunluluğu öğrencilerin yeterince diğer sektörleri tanıyamamasına, bu alanlarda kendilerini ispatlayamamasına ve kolay bir yol olarak direkt eczane açma fikrini benimsemesine neden olmaktadır.

Halbuki üretken bir toplum haline gelebilmenin en önemli yolu öğrencileri araştırmaya ve üretmeye yönelten bir eğitim sistemidir. Üniversitelerde öğrencilerin araştırmaya, literatür taramaya ve öğrendiği bilgiler ışığında orijinal ilaç üretmeye teşvik edilmesi, devlet tarafından da maddi ve manevi olarak daha çok desteklenmesi, yerli ilaç firmalarının Ar-Ge çalışmalarına daha çok değer vermesi eczacılık öğrencilerini de heveslendirecektir. Bunların sonucunda beyin göçü vermeden, dışa bağımlı olmadan kendi üretimimizi gerçekleştirebilmenin haklı gururunu yaşıyor olmak kaçınılmaz bir gerçektir.

Akademisyenlik alanında kadro alım sayılarının çok az olması, eczane açma zorluğu gibi sektörel problemler yeni mezun eczacılarımızı daha çok ilaç firmalarına ve yeni gelişen bir alan olan klinik eczacılığa yönlendirilmesine aracılık edecektir. Aslında bu şartlar bir nevi tüketimden üretim evresine geçmemize olanak sağlamış olabilir. Eğer ki bu alanların şartları eczacıların şevkini arttıracak şekilde düzenlenirse büyük bir ilerleme kaydedilebilir. 

Öğrencilik yıllarından itibaren üretim odaklı bir nesil yetiştirilmesi, TÜBİTAK projeleri gibi çeşitli projelerin öğrencilerle iç içe hazırlanması ve yapılan stajların tek bir alana odaklı değil de tüm alanları tanımaya yönelik olması öğrencileri cesaretlendirecek ve geleceğe farklı bakış açısı ile adım atmalarını sağlayacaktır. Bunlar olurken de farklı meslek mensuplarına ait bireylere saygı duyulması ve ortak çalışmaların yürütülmesi benimsetilmeli, meslek ayrımı yapılmadan birlik ve beraberlik içinde geleceğe emin adımlarla yürünmelidir.

‘’Her fabrika bir kaledir’’ diyen Mustafa Kemal ATATÜRK’ün savaş sonrası tükenmiş bir Türkiye’de bile fabrikalar kurarak tüm ileri görüşlülüğü ile üretime önem vermesinin izinden giderek ‘’Bütün ümidim gençliktedir’’ sözlerinin ışığında biz gençler olarak yorulmadan çalışmalı ve üretken bir toplum haline gelmeliyiz.  

 

Yazan: Emine Nur Avcı