ANKARA ECZACI ODASI GENÇLİK KOMİSYONU


Araştırmak, bir bilgiyi bulmak eskilerde daha zordu. Çocukluğumuzda da her evde internet, bilgisayar yoktu. Öğretmenlerimiz araştırma ödevi verdiğinde annemin ansiklopedilerini okuyup babamdan kaynak kitaplar isterdim. Bulamadıysam kütüphanedeki kitaplardan araştırırdım. Aradığım görselleri bulabilmek için de gazete ve dergileri tarar, işime yarayacak olanları bu kaynaklardan keserdim. Şimdilerde görüyorum ki bilgi herkes için çok kıymetsiz, iki parmağımızın arasında. Çocuklar ödev konularını internete yazdıklarında hemen karşılarına çıkan ilk sayfadaki yazıyı, görseli kullanıyor. Yapılan ödevlerin hemen hemen hepsi aynı, eğer sunmayacaklarsa okumamışlar bile. Peki ya bizler? Bizler için de bilginin kaynağı ‘’sosyal medya’’ olmuş. Mesela son günlerde vefat eden bir sanatçıyı anmak; onun bir şiirini, şarkı sözünü, bir anısını paylaşmak moda olmuş. Ama herkes aynı mısraları paylaşıyor sıkıntı da bu. Aslında kimsenin bu kişi hakkında bir bilgisi yok. Belki hayatında birkaç kere görmüş belki de hiç rast gelmemiş. Bilen biri paylaştığında kimdir, nedir diye sorgulamadan aynı şeyleri paylaşmak sizce de çok anlamsız değil mi? En azından açıp okuyun, belki sizi yansıtacak başka sözleri de var, belki hayatından çıkaracağınız dersler… Aynı problem büyüklerimizde de televizyon aracılığı ile devam ediyor. Büyüklerimizin sorunu ise sağlıklarını hiçe saymak, televizyonda duydukları her bilgiyi kabullenmek, uygulamak ve bir güzel de altın günlerinde yaymak. Bu tür mecralardan öğrendikleri karışımlar asla kötü olamaz, eleştirilemez, sorgulanması dahi teklif edilemez. Maalesef bu toplumun en büyük problemi sorgulamamak, ilk duyduğunu kabullenip kendinden olmayanı, kendi gibi düşünmeyeni de linç etmek. Eğer şanslıysanız bilgiyi ilk söyleyen siz olursunuz. O zaman karşıdaki kişi biliyor gibi kafasını sallar ve belleğine atar, başka bir kimseye söyleyebilmek için.. Umarım siz de bu bilgiyi başka bir güvenilir olmayan kaynaktan araştırmadan almamışsınızdır…

 

Yazan: Şeyda Nur SAMANCI