ANKARA ECZACI ODASI GENÇLİK KOMİSYONU


Hepimiz onu, kulağını kesip sevgilisine gönderen ressam olarak tanıyoruz.

Kafede bir dergide hayatını okumadan önce ben de onu öyle tanıyordum. Sonradan anladım ki o, ‘’Kulağını Kesen Ressam’’ olmaktan daha fazlasıymış. Şimdi elimden geldiğince size anlatmaya çalışacağım.

Vincent 30 Mart 1853 yılında Hollanda’da doğdu. Babası bir köy papazı annesi ise çiftçi kızıydı.

Üç kız ve iki erkek kardeşi olan Vincent’in erkek kardeşlerinden birinin adı Theo’dur. ‘’Theo’’ adını aklınızda tutmanızı tavsiye ederim çünkü ilerleyen zamanlarda Van Gogh’un hayatında çok önemli bir yeri olacak. 

Zaman geçti ve Vincent babası gibi din adamı oldu. Fakat kilisedeki tavır ve tutumlardan hoşlanmayarak din adamlığını bıraktı. Bu durum maddi geçimine yönelik büyük bir darbe oldu. Daha sonra otuzlu yaşlarında ressamlık kariyerine adımını attı. Bu dönemlerde geçimini abisi Theo sayesinde sağlıyordu. Abisi Theo onun bu hevesini kırmayıp onu desteklemişti. Ona para gönderiyor, boya ve fırça alıyordu.

Fakat geçen süre boyunca yaptığı resimlerin satılmaması Vincent’i derinden üzdü ve ailesinin yanına dönme kararını almasına neden oldu. Fakat ailesi ressamlık kariyerine abisi Theo kadar sıcak bakmıyordu ve Vincent’i kabul etmediler.

Evinde de aradığı huzuru bulamayan Vincent dönemin sanat merkezi olan Paris’e gitmeye karar verdi. Orada kendini etkileyen büyük ustalarla tanıştı ve resimleri yavaş yavaş renklenmeye başladı.

Ustalarla tanışıp resimlerinde yeni teknikler kullanmayı öğrenmesine rağmen yaptıklarını satamadı. Ve bir dipnot olarak virgül koymam gerekirse; gelecekte büyük bir ressam olarak adını duyacağımız Vincent maalesef ki hayatı boyunca sadece bir eserini satabildi.

Kariyerindeki bu olumsuzlukların yanında epilepsi hastası olması onu daha da dibe götürmeye neden oldu. Bu sırada Fransa’da tanıştığı Gougin, Vincent’in hayran olduğu bir ressamdı. Vincent, Gougin’i evine davet ederek ilk adımı atmış oldu. Beraber sanat hakkında tartışıp sohbet ederek kendini geliştirmeyi umuyordu. Fakat tartışmaların rengi değişmeye başladı ve aradaki rekabet düşmanlığa dönüştü. Ve bir akşam beklenen oldu. Gougin ve Vincent kavga etmeye başladılar ve Vincent bir jiletle Gougin’in üzerine yürüdü. Daha sonra evden ayrılan Gougin ertesi sabah Vincent’in evine geldiğinde kapıdaki kalabalığı gördü. İşte o meşhur kulak kesme olayı o gün oldu. Daha sonra hastaneye kaldırılan Vincent’in kestiği kulağını gönderdiği kişi olan sevgilisi Gabriell’e, 128 yıl sonra ortaya çıktı. Günümüzde bazıları Vincent’in tinnitus (kulak çınlaması) hastalığından dolayı kulağını kestiğini söylüyor.

Bu olaylardan sonra iyice psikolojisi bozulan Vincent kendi isteğiyle akıl hastanesine yattı. Vincent’in hayatı, akıl hastanesi ve çizim yapmak için gittiği başak tarlaları arasında geçiyordu. Bu zamanlarda renklerden sarıyı yoğun bir şekilde kullanıyordu. Yine günümüzde bazıları bunu sürekli sek olarak içtiği absentin göz retinasında bir hasara neden olduğunu ve bundan dolayı etrafını sarımtırak gördüğünü savunuyor bazıları ise epilepsi hastalığından dolayı olduğunu söylüyordu.

Zamanla daha da bunalıma girdi. Abisi Theo da kendisiyle eskisi kadar ilgilenmiyordu. Ailesi ile vakit geçirmeye başladı. Ve Vincent 1890 yılının 27 Temmuz’unda her zaman resim yapmak için gittiği başak tarlasında karnına kurşun sıkarak intihar etti. Onun ölümünden bir yıl sonra abisi Theo da yaşama veda etti. 

Bugün Vincent Van Gogh’un hayatına dair bu değerli bilgileri okuyabilmemiz abisi Theo’nun eşi sayesindedir. Vincent ile kocası Theo’nun birbirlerine yazdıkları mektupları saklayarak bugün burada onun hayatını okuyabilmemize vesile olmuştur.

O zamanlar tek bir eser bile satamayan bir ressamın adının günümüze kadar ulaşabileceğini kim tahmin edebilirdi ki?

 

Yazan: Berika Durna